Kar, kar, kar diye diye aldık ağzımızın payını :)
İlk gün saatler süren şehiriçi ulaşımın ardından daha temkinli, daha sinir-stressiz(!) günler geçirerek alıştık karlara
İşyerlerinden erken çıktık
Sıcacık evlerimize erkenden vardık
Dışarıda olanlara (insanlara,hayvancıklara vs..) üzüldük , yardımlar yapmaya çalıştık
Bu arada karların güzelliği de bizi büyülerken, büyük-küçük hepimiz kartopu savaşlarına, kardan adamlar yapmaya koştu(k)
Şahsen birkez daha anladım ki , ben kartopu savaşlarını sevmiyorum
Acaba küçükken de sevmezmiydim diye düşünmeye başladım
Malum, çocukluğa inmek lazım bu tür durumlarda :)
Hatırladığım, en çok aklımda kalan cümle komşu teyzemize aitti
"Haydi içeri girin, siz sokağa çıkınca kar sizden utanıyor, yağamıyor"
Çocuk aklımızla, daha çok kar yağsın da daha çok kartopu yapalım diye apartmanın içinde, girişte, dakikalarca beklerdik
Ellerimizdeki sırılsıklam eldivenleri , kalorifer peteğinin üzerinde kurumaya bırakırdık
Evet , evet, ben kartopu savaşını , o sırılsıklam eldivenlerden dolayı sevmiyorum galiba
Soğuğa dayanamam zaten, ellerim kışın hiç ısınmaz , hatta tırnaklarımın morardığı zamanlar bile olur
Bekarken TV izlerken hep kalorifer peteğine yaslanıp meyve , çerez vs.. yerdim
Annem de kedi muamelesi yapardı bana :)
Şimdiki evimizde kalorifer peteği ters köşede kalıyor , bak şimdi düşündümde duvara monte edilmiş TVyi peteğin karşısındaki duvara mı taktırsak :)) birden içim ısındı
Konudan konuya atladım :)
Ama gerçekten de kartopu savaşını sevmiyorum , ıslak eldivenleri, buz gibi elleri, saç tellerime yapışmış kar kristallerinin yanaklarıma yapışmasını , onları temizlemeyi ...
Karikatür : Erdil Yaşaroğlu
Yorumlar
Yorum Gönder