Lefteri üç gün toprak altında kalmıştı...
Sırtında kırbaç izleri. Sırtı paramparça. Karnını deşip kemiğe saplanmış lakerda bıçağı.
Köpekler burunlarını toprağa vermiş, en pes seslerden ağlıyor. Denizkızları bir bir gırtlaklarını kesip kayalara vuruyor diri bedenlerini.
"Ave Maria" söylüyor koro.
"Allahümme salli âlâ seyyidina Muhammed," diye bağırıyor kurbanlık koyunlar.
Karlar örtüyor eflatun şallarını köyün üstüne.
Lefteriyi çarmıha gerdiler.
Ve o hiçbir şey demedi.
Rakılar, esrarlar ağladı.
"Ölüm Allahın emri ayrılık olmasa," dedi kedi imam.
Helal ettiler haklarını.
Lefteri gömüldü.
Sevgilisi Melina Ratsisin yanına.
Sarıldılar.
Bıçağı söktü aldı karnından Melina. Bir bir yaralarını sevdi okşadı. Gözlerini öptü. Saçlarını koparıp bedenine sürdü. Mezarın diplerine çekti Lefteriyi. Çekildikçe su geldi çekildikçe deniz, indikçe tuz geldi burnuna. Balıklar öptü gözlerini. "Derin nefes al sevgilim," dedi Melina. Son nefesini aldı Lefteri.
Daldılar derinlere derinlere. Denizkızı Melina sevdasına kavuştu. Denizin bittiği yerlere gittiler, Karya mezarlarına, yüksek manastırlara...
Onlar çağırmadı bu olup biteni. Bu felaket klavyeleri. Bu yarılmış kar tepelerinden fırlamış ten kokusu.
Oluk oluk.
Onlar bağırmadı.

En çok ne zaman yazdınız? Aşıkken mi, acı çekerken mi, parasızken mi, zafer sarhoşuyken mi, ne zaman?
- İlk sayfalardaki öyküyü 1974’te yazmıştım. Divanyolu’nda dayımın avukat bürosu vardı. Okula çok yakındı. Daktiloyla yazmıştım. Ama birkaç gün kütüphanede dolaşarak. Sonra kaybettim. 81 yılında bir sürü dosya arasından çıktı. Okuduklarım korkunç gelmişti bana. Ama güzel bir hikâye vardı özünde. 1982’de çok âşık olduğum kıza sükse yapmak için tekrar yazdım. Baktım ki çok değerli buluyor yazdıklarımı, daha çok yazdım. Sonra çocuğumuz oldu aşktan. Ama aşk için yazmak çok uçucu bir his. Aşkla piyano çalar gibi yazar insan.
Röportajın devamı için tıklayınız
Yorumlar
Yorum Gönder